EK SAYFA – 1388-2
باب: قول الله
تعالى: {وأيوب
إذ نادى ربه
أني مسني الضر
وأنت أرحم الراحمين}
/الأنبياء: 83/.
20. YÜCE ALLAH'IN: "EYYUB'U DA AN. HANİ RABBİNE: 'RABBİM.
BAŞIMA BİR BELA GELİP ÇATTI VE SEN MERHAMETLİLERiN MERHAMETLiSİSİN' DİYE
SESLENMİŞTİ. "[Enbiya, 83]
{اركض}
/ص: 42/: اضرب.
{يركضون}
/الأنبياء: 12/:
يعدون.
"Urkud"[Sad, 42] vur demektir. "Yerkudun"
[Enbiya, 12] ise koşarlar demektir.
حدثني عبد
الله بن محمد
الجعفي: حدثنا
عبد الرزاق:
أخبرنا معمر،
عن همام، عن
أبي هريرة رضي
الله عنه،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال:
(بينما أيوب يغتسل
عريانا، خر
عليه رجل جراد
من ذهب، فجعل يحثي
في ثوبه،
فناداه ربه:
يا أيوب، ألم
أكن أغنيك عما
ترى، قال: بلى
يا رب، ولكن
لا غنى لي عن
بركتك).
[-3391-] Ebu Hureyre r.a.'dan rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem şöyle buyurdu: "Eyyub, çıplak olarak yıkanmakta iken üzerine
altından çekirgeler yağdı. O da elbisesine doldurmaya koyulunca, Rabbi şöyle
seslendi: Ey Eyyub, şu gördüğün duruma ihtiyacın olmayacak kadar sana varlık vermedim
mi? Eyyub: Öyledir Rabbim, fakat senin bereketinden de ben müstağni kalamam,
dedi."
AÇIKLAMA: Yüce Allah'ın:
"Eyyub'u da (an). Hani Rabbine ... diye seslenmişti."[Enbiya, 8]
(buyruğu ile ilgili olarak) İbn Asakir'in naklettiğine göre annesi Lut
aleyhisselam'ın kızıdır. Babası da İbrahim'e iman edenlerden idi. Buna göre
Eyyub, Mlisa'dan öncedir.
İbn İshak der ki: Doğrusu onun İsrailoğullarından olduğudur.
Bununla birlikte nesebi hakkında sahih bir bilgi yoktur. sadece babasının
adının Amas olduğu belirtilmektedir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Taberi dedi ki: Şuayb'dan sonra idi. İbn Ebi Havşebe de,
Süleyman'dan sonra idi, demiştir.
"Urkud: Vur", "yerkudun: koşarlar" sözlerine
gelince, İbn Cerir, Şu'be yoluyla Katade'den yüce Allah'ın: "Ayağını yere
vur (urkud)." [Sad, 42] buyruğu hakkında şöyle dediğini nakletmektedir:
Ayağını yere vurdu. Hemen kaynayıp coşan iki pınar fışkırıverdi. Birilerinden
su içti, diğeriyle de yıkandı.
"Üzerine altından çekirgeler yağmaya başladı." Bir topluluk
halinde çekirgeler yağdı demektir. "el-Cerad" çoğul isim olup, tekili
"cerade: çekirge"dir.
"Doldurmaya başladı" her iki eliyle birlikte
doldurmaya başladı, demektir.
Hadisten Çıkarılan Sonuçlar
1- Karşılığında şükredeceğinden emin olan kimsenin, helalinden
çok mal sahibi olmaya gayret göstermesi caizdir.
2- Bu yolla elde edilmiş olan mala bereket denilebilir.
3- Şükreden zenginin fazileti. -İleride bu son hususa dair diğer
açıklamalaryüce Allah'ın izniyle Rikaak bölümünde gelecektir. (Rikaak, bab 16, hadis 6447)
4- Hattabi bu hadisten, çeşitli vesileler ile etrafa saçılan
(para ve bu gibi) şeyleri almak Suretiyle mülk edinmenin caiz olduğu sonucunu çıkarmıştır.
Ancak İbnu't-Tın onun bu kanaatini reddederek şunları söylemektedir: Bu
Allah'ın Nebii Eyyub'a verdiği bir özelliktir. İnsanların saçtıkları mallardan
farklı durumu vardır. Bu iş, insanların yaptıkları olup, bir çeşit İsrafı
ihtiva ettiğinden mekruhtur. Ancak ona şu şekilde cevap verilmiştir: Eğer bu
hususta haber sabit ise şari buna izin vermiş demektir. Bu hususta bu kıssada
buna ışık tutmaktadır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır ..
Eyyub Kıssası ile İlgili Varid Olmuş Rivayetler
Buhari'de Eyyub kıssası ile alakalı herhangi bir şey tesbit
edilmemiştir. O bakımdan Buhari öngördüğü şartları taşıyan bu hadisi
nakletmekle yetinmiştir. Eyyub kıssası ile ilgili olarak gelmiş rivayetlerin en
sahihi İbn Ebi Hatim'in, İbn Cüreyc'in zikrettikleri, İbn Hibban ile Hakim'in
sahih olduğunu belirttikleri, Nafi' b. Yezid yoluyla Akil'den, onun
ez-Zühri'den, onun Enes'ten diye naklettikleri şu rivayettir: "Eyyub
aleyhisselam bir belaya uğradı. Bu belası onüç yıl devam etti. Yakını da, uzağı
da onu terk etti. Ona kardeş kadar yakın olan iki adam müstesna. Bunlar sabah
akşam onun yanına gider, gelirlerdi. Biri diğerine dedi ki: Eyyub pek büyük bir
günah işlemiş olmalıdır. Yoksa bu belasının ondan alınması gerekirdi. Diğeri bu
husus u Eyyub'a nakletti. Eyyub buna üzüldü ve o vakit Allah'a dua etti.
İhtiyacını karşılamak için dışarı çıktı. Hanımı elinden tuttu. İşini bitirdiği
halde hanımı gecikince yüce Allah ona Ayağınla yere vur, diye vahyetti. O da
ayağı ile yere vurdu. Bir pınar fışkırdı. Ondan yıkandı ve sağlıklı bir halde
geri döndü. Hanımı geldiğinde onu tanıyamadı. Ona Eyyub'u sordu. O: Benim dedi.
Eyyub'un iki harman yeri vardı. Biri buğday için, diğeri arpa içindi. Allah ona
bir bulut gönderdi. Buğdayı harmanladığı yere taşıncaya kadar altın boşalttı. Arpa
harman yerine de taşıncaya kadar gümüş yağdırdı.
Vehb b. Münebbih ile el-Mübteda adlı (Siret diye de bilinen)
eserinde Muhammed b. İshak da oldukça uzun bir kıssa zikretmiş bulunmaktadır.
Özetle şöyledir: Eyyub, Havran'da idi. Ovasıyla, dağıyla el-Besniyye denilen
yer de onundu. Pek çok sayıda çoluğu-çocuğu, çok miktarda malı, evladı vardı.
Azar azar hepsi onun elinden alındı. O da sabrediyor, ecrini Allah'tan
bekliyordu. Daha sonra bedeninde de türlü belalara maruz kaldı. Nihayet şehrin
dışına atıldı. İnsanlar -hanımı dışında- onu terk etti. İş (hanımının) ücretle
başkalarına hizmet edip, Eyyub'a yemek getirmek noktasına kadar ulaştı. Nihayet
hastalık kendilerine bulaşır diye insanlar hanımından da uzaklaştı.
Örüklerinden bir tanesini soylu bir kıza sattı. Güzel ve uzun boylu bir kadın
idi. Aldığı bu para karşılığında Eyyub'a güzel bir yemek satın aldı. Yemeği
huzuruna getirince, bunu nereden bulup getirdiğini kendisine
bildirmedikçeyemeyeceğine dair yemin etti. Bu sefer başını açtı. Oldukça üzüldü
ve o vakit şöyle dua etti: -"Rabbim, başıma bu bela gelip çattı ve sen
merhametlilerin merhametlisisin. "[Enbiya, 83] Bunun üzerine yüce Allah
ona afiyet verdi.